BOSTANDERESİ MAHALLESİ
  HABERLER
 
LÜTFEN HABERİN ALTINA YORUM YAZMAYI UNUTMAYIN.
BOLLUK AŞINA DAVET...
Durmuş ÇELİKTEN tarih 09.04.2010, 12:33 (UTC)
 

11 Nisan 2010 Pazar günü Emirtolu Köyü Bostanderesi mahallesimizde büyük bir Bolluk bayramı merasimi düzenlenecektir.


Mahallemiz azası sayın Faruk Çelikkol; gurbetteki Bostandereli hemşehrilerimizi,komşu köylermizdeki çok değerli dostlarımızı ve tüm Durağan halkını bu merasime davet etmektedir.Yine Çelikkolun verdiği bilgilere göre bu merasim için 5 tane küçükbaş hayvan kesileceği bildirildi.

Bizde Sayın azamız Faruk Çelikkol ve tüm Bostanderesi sakinlerimizi böyle güzel bir merasim düzenledikleri için teşekkür eder ve çok değerli hemşehrilerimizi bu merasime iştirak etmelerini beklediğimizi hatırlatmak isteriz.
Dostluk ve kardeşlik için böyle güzel günlere hep ihtiyacımız vardır.Kültürel değerlerimiz genç nesillere aktarılmalıdır.Bunun yolu da işte bu güzel merasimlerle gerçekleşecektir.Bizler eğer bir araya gelmeyi başarabilir ve kültürümüzü yaşatmayı becerirsek bu vatan, bu bayrak, bu millet bu vatanın düşmanlarına inat sonsuza dek yaşayacaktır.

Şimdiden tüm hemşehrilerimize teşekkür eder merasimimize iştiraklarını bekleriz.
 

Geri Gelen Mektup
Durmuş ÇELİKTEN tarih 03.04.2010, 13:43 (UTC)
 Geri Gelen Mektup

Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh'ın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler...
Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "Kaabil";
İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
Hüseyin Nihal Adsız
 

SİNOPLULAR ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ, ÇARE SİZSİNİZ.
Editör tarih 01.04.2010, 10:40 (UTC)
 Metin KUŞ (Kritik)

22.06.2009
SİNOPLULAR ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ, ÇARE SİZSİNİZ.


Yaşadığımız dünyada belirleyici olan güç insan iradesidir. Cenabı Allah’ın insanoğluna bahşettiği cüzî iradeyle insanoğlu, bir takım olumsuzlukları kendi lehine çevirebilmekte ve önüne çıkan engelleri aşabilmektedir. Olayların öznesi insandır. çünkü insanlar olayları belirler, olayların sebebini ve sonucunu oluşturur. İnsanın dışındaki diğer varlıklar olayların nesnesidir. Tabiat olayları hariç belirleyici güç (Hz. Allah’ın izniyle) insandır. İnsanoğlu kendisine bahşedilen bu özelliğini akıllı bir biçimde kullanırsa mutlu olur. Aksi takdirde gerektiği gibi kullanamaz ise hüsrana uğrar. Tarihi insanoğlu yazar. İnsanoğlu olduğu için medeniyet vardır.

İnsanoğlu doğduğu zaman kendisini hazır bir çevrede bulur. çevre şartları insan üzerinde bir takım olumsuzluklar oluşturabilir. Eğer o çevrenin sakinleri akıllı bir şekilde olayları iradeleriyle kendi lehlerine çeviremezlerse çevrenin şartlarına boyun eğmek zorunda kalırlar. Tıpkı günümüzde biz Sinopluların boyun eğdiği gibi. Coğrafî ve topoğrafik şartlar aleyhimizedir. Ulaşımımız başlı başına problemdir. Ulaşım problemi daha yeni çözüm aşamasındadır. Sinop anayolların geçiş güzergâhında değil sapa bir yerdedir. Sinop’a gelen özellikle gelmek zorundadır. Samsun gibi anayol güzergâhında değildir. Bu durum da mal ve hizmetlerin maliyetini yükseltmektedir. Yıllardan beri Sinop’ta olması gereken ekonomik gelişme sağlanamamıştır. Sinop, küçük ve gelişimini sağlayamayan bir il olmuştur. çünkü Sinoplular gereken mücadeleyi yapmamışlardır. Kendilerini olayların akışına bırakmışlardır. Olaylar olduktan sonra oluşan durumlara adapte olmaya çalışmaktadırlar. Yani iradeleriyle olayları belirleyip kendilerine avantaj sağlayamamışlar. Aksine olaylar olmuş ve Sinoplular bu olayların neticesini takip etmek zorunda kalmışlardır.

Bugün Sinop’un en büyük sorunu ekonomik geri kalmışlıktır. Doğal olarak bunun en somut sonucu da işsizliktir. Gençlerimiz işsizliğin pençesinde adeta kıvranmaktadırlar. Bugün Sinop’ta herhangi bir iş yeri için 10 kişilik işçi alımı ilânı verilsin. Ertesi gün yüzlerce insan başvuru için sıraya girer. çünkü iş alanı yok, buna karşılık haddinden fazla işsiz insan var. Neden işsizlik var? çünkü Sinoplular işsizliği çözmek için herhangi bir girişimde bulunmamışlar. Her şeyi devletten beklemişler. Devlet herkese nasıl iş bulacak? Devlet işsizliği çözseydi seksen küsur sene içinde çözerdi. Seksen küsur sene çözemediğini beş veya on yılda mı çözecek? İşsizliği çözebilecek babayiğit maalesef ülkemizde zuhur etmemiştir. Bu ekonomik yapı içersinde de işsizliği çözebilecek babayiğit maalesef bulunamamaktadır. Hükümet dış borç ödemekten, terörle mücadeleye kaynak aktarmaktan maalesef işsizlikle gerektiği gibi mücadele edemiyor. Geriye kalıyor yabancı sermaye yatırımları. Yabancı sermaye yatırımları da çok hassas ve nazik. En ufak bir siyasi çalkalanmada ülkeyi terk etmeye başlıyor. ülke genelinde olduğu gibi Sinop’ta da herkesin niyeti kamu sektöründe kadrolu memur veya kamu işçisi olarak devlete kapağı atıp ölene kadar devlet güvencesinde kalmak. çünkü Kamu sektöründe çalışmak herkes için genellikle avantajlı. özel sektördeki gibi zahmetli değil. Peki, devlet haddinden fazla işsiz vatandaşının hangi birine iş bulacak. Tabiî ki çok cüzî bir kısmına. Geri kalanlar ne yapacak? Tabiî ki işsiz güçsüz dolaşacak. Yıllardan beri Sinoplu hemşerilerimiz her şeyin devlet tarafından yapılmasını istedi ve bekledi. Kendi aralarında organize olup herhangi bir çözüm üretme çabasına girişmedi. İş yok diye tembellik etti. Gitti kahvehanelerde vakit öldürdü. Akşama kadar oyun oynadı. Kendi sorunlarını başkalarının gelip çözmesini bekledi. Bunun sonucunda da bugünkü çaresiz tablo ortaya çıktı. Hâlbuki insanlar bir sorunla karşılaştığı zaman, soruna bir hâl çaresi bulmak için o sorunu masaya yatırıp bir durum değerlendirmesi yaparlar. Sonra da o sorunu veya sorunları çözmek için çözüm üretirler. Tabiî ki bu tür çözüm üretecek insanların eğitimli ve modern dünyanın gerektirdiği donanıma sahip olması gerekir.

Sinop’un eğitimli insanları kendilerini kurtarmakla meşguldürler. Bir kaç kişi hariç, Sinop’la hiç ilgilenmezler. O, bir kaç kişinin de çabaları maalesef yetersiz kalmaktadır. Eğitimli Sinoplular Sinop’la ilgilenmediklerinden dolayı Sinop fikrî açıdan güdük kalmaktadır. Adeta beyni olmayan bir insan gibi dumura uğramış vaziyettedir. Sinopluların ilk önce zihinsel tembellikten kurtulmaları gerekmektedir. Bence temel sorun da buradan kaynaklanıyor. Sinopluların şöyle bir titreyip kendilerine gelmesi gerekiyor. Hemşerilerimiz hem işsiz güçsüz hem de buna mukabil tembellik ediyorlar. Köylerde tarlalar bomboş bekliyor. Doğru dürüst hiç kimse içerisinde bulunan bu güç durumdan kurtulmak için uğraşmıyor. Memur, işçi, olamadıysan sende arıcılık, hayvancılık, sebze ve meyve yetiştiriciliği yap. Ama nasıl yapacaksın? Tabiî ki modern usullerle yapacaksın. Hemşerilerimiz kendilerini şuna inandırmışlar: Köyde çabalamakla hiçbir şey olamaz onun için boşuna uğraşmayalım. Bu düşünce boş bir düşüncedir. Mücadele etmekten kaçınmanın bahanesidir. çalışacaksın, çabalayacaksın ama çağın gerektirdiği teknikleri kullanacaksın. Yukarıda saydığımız işleri dededen, babadan kalma usullerle değil modern usullerle yapacaksın. Bunun içinde bilgi sahibi olacaksın. Bugüne kadar gerektiği gibi kullanmaktan kaçındığın aklını, asla kullanmaktan vazgeçmeyeceksin. çünkü aklını kullanmayan zelil olur, perişan olur. Atalarımız boşuna mı demişler “akılsız başın cezasını ayaklar çeker” diye. ülkemizde Burdur, Afyon, Kayseri Ardahan hayvancılığın merkezi olmuş durumdalar. Acaba Sinoplular gibi çabalamasalardı bu duruma gelebilirler miydi? Tabiî ki gelemezlerdi. Onlardan ibret almamız gerekmektedir. İnsan kendi çabasıyla değiştirebileceği şeyleri değiştirebilir. Ama önce buna inanması gerekir. İnanmadığı sürece gelişme kat edemez. Günümüz dünyasında çalışmayana ekmek yok. Ekmek artık aslanın ağzında değil, midesine inmiş durumda. Her şeyden önce yapacağımız işler hakkında dünya standartlarına uygun bir bilgi seviyesini yakalamak durumundayız. Bunu yapmak zorundayız çünkü günümüz dünyasında bilgi sahibi olmadan gerektiği gibi ayakta kalamayız. Sinoplular olarak nemelâzımcılığa, ümitsizliğe, birbirini çekememezliğe, tembelliğe son vermemiz gerekmektedir. Dört elle işimize sarılmalıyız. Başımızdaki yöneticileri bize yardımcı olmaları için zorlamalıyız. Akıllı bir şekilde, disiplinli olarak çalışan insanlar eninde sonunda başarırlar. Deniz kenarlarında aşınmış birçok kaya mevcuttur. O kayaları aşındıran suyun gücü değildir, dalgaların sürekliliğidir. Su kayalara sürekli çarptığı için o kayalar aşınmıştır. Oturup çaresizlik için de beklemek hiçbir şey kazandırmaz. ölene kadar, gerektiği gibi mücadele etmeliyiz. Dimdik ayakta kalmalıyız. Kendimize güvenmeliyiz. Kendi aramızda iş birliği yapmalıyız. Benmerkezciliği bırakıp, paylaşımcı olmalıyız. Hep ben kazanayım değil, hep beraber kazanalım demeliyiz. İşte o zaman başarıya ulaşabiliriz.

Eğer bugün Sinop’ta bir takım olumsuzluklar var ise bu durum Sinoplulardan kaynaklanmaktadır. Bütün bu olumsuz durumları olumluya çevirecek olanlar da yine Sinoplulardır. Yeter ki akıllı, disiplinli, azimli bir şekilde çalışarak işbirliği içersinde olsunlar. Gerekli mücadeleyi versinler. Başarı eninde sonunda gelecektir.
KAYNAK.VİTRİNHABER
 

EMDER'İN AÇILIŞINA BEKLERİZ...
Durmuş ÇELİKTEN tarih 29.03.2010, 12:39 (UTC)
 EMDER'İN AÇILIŞINA BEKLERİZ...
Durağan'ın en kalabalık köyü olan Emirtolu için bir deneğin olmaması büyük bir eksiklik idi.İstanbul2da bulunan Emirtolulu vatandaşlar bu eksikliği farketti ve Emder'i(Emirtolu ve Mahallelerib Derneği) kurmaya karar verdiler.

Bu alandaki büyük eksikliği kapattılar.Derneğin amacı doğrultusunda çalışmalarına başlayacağı bildirildi.Dernek 7 mahalle adına kurulmuştur.Bunlar BOSTANDERESİ
AMBARGİRİŞİ
ÇAKMAKLI
ISIRGANLI
KUSKUNCAK
MÜDERRİSBAĞI


Dernek üye ve yöneticileri 11 Nisan 2010 günü derneğin açılışını gerçekleştireceği bildirildi.


Tüm Emirtolu köyü vatandaşlarına derneğimiz hayırlı olsun diyor derneğin kuruluşunda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
 

ARTIK SESSİZ DEĞİL...
Editör tarih 25.03.2010, 09:41 (UTC)
 ARTIK SESSİZ DEĞİL...
Sitemiz kurucusu Sayın Durmuş ÇELİKTEN'in Bostanderesi Camiisinin imam hatip sorununu "SESSİZ MABET" isimli yazısı ile tüm yetkililere haykırmıştı.



(Ahmet ERCAN:Bostanderesi İmam Hatibi)

Yetkililere duyarlılıklarından dolayı teşekkür eder yeni imamımıza başarılar dileriz.
O mabet artık sessiz değil....
 

SESSİZ MABET...
Durmuş ÇELİKTEN tarih 25.03.2010, 09:41 (UTC)
 SESSİZ MABET...

Son baharda yaprağını dökmüş bir ağaç kadar yalnız ve çaresiz,gecenin korkunç karanlığındaki sessizlik kadar suskun ve hüzünlü bir mabet.Ne kapısını açan var ne de içine girip bir vakit namaz kılan.

Sevgili dostlar belki şimdi merak ediyorsunuzdur hangi mabetten bahsettiğimi.Ama sizi daha fazla meraklandırmayacağım ve hangi mabet olduğunu söyleyeceğim.Bu mabedimiz Yeşil Durağan'ımızın en ücraa köylerinden olan Emirtolu Köyü BOSTANDERESİ MAHALLESİ camiisidir.Yaklaşık bir yıldır bu camiimiz imam hatip bekliyor.Geçen Kurban Bayramı namazını kıldırmak için imam bulamadık ve dolaysıyla Köyalanı mahallesine gittik namaz için.Bu durum çok üzdü beni.Yazık dedim kendi kendime daha birkaç yıl önce Köyalanı,Müderrisbağı mahallesi ahalisi bu mahallemize namaz kılmaya gelirken bu kez de bu camiimiz imam hatipsiz ve dolaysıylada cemaatsiz kaldı.Camiiye uzun uzun baktım.Uzun süre düşündüm.Sanki camii bana birseyler haykırıyordu."Neden benimle ilgilenmiyorsunuz,neden beni bu bayramda yalnızlığa terkediyorsunuz" der gibiydi.İşte o anda Kurtuluş Savaşı döneminde 3 oğlunu şehit vermiş ve son oğlunu da askere uğurlarken bir annenin söylediği şu cümleler aklıma geliyor:"Oğlum camiiler Kur'an-sız,minareler ezansız kalacaksa sen de git".İşte ecdadımız camiiye, ezana bu kadar bağlı idi.Cami için Kuran için hiç aldırmadan 3 evladını feda edebiliyordu.İşte bu ruhun üzerinden daha 80-90 yıl geçti.Ama o yıllar neler götürdü bizlerden.Ne camiiye bağlılık ne de ezana saygı kaldı.Meğer neler götürmüş o yıllar bizden.Bugün o ecdadın torunları olarak bizler camii sayısının fazla olmasına bile tahammül edemiyoruz."Aman efendim bu kadar camiiye ihtiyaç var mı neden camii sayısı okul sayısından fazla?" vs. sözler duyuyoruz zaman zaman çevremizden.Yeni camii yapmak bir yana daha Bostanderesi camii gibi saysını tahmin bile edemediğimiz camiimiz sahipsiz, çaresiz kendi kaderine terkedilmiş.
Sonra M.Akif'in şu kıtasını hatırlıyorum:

"Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli"

Ruhun şad olsun büyük şair M.Akif.Ağzın bal kaymak yesin.İşte Akif de mabede ezana karşı bu kadar bağlı idi.Aslında Akifin bu sözleri ecdadımızın duygularına tercüman oluyor.Evet sevgili dostlar nerden nereye geldik değil mi?Minareler ezansız camiiler Kuransız kaldı.Örümcek ağları sardı mabetleri.Çatısında kiremit kalmadı.Ecdadımızda var olan o ruh artık yok maalesef.

Heyy nesil uyan artık!!!Şöyle bir irkil ve kendine gel.Ecdadının o eserlerine ve ruhuna sahip çık.Bu madet senin ezan senin Kuran senin.Ona sen sahip çıkmazsan kimse sahip çıkmaz.Ve bir Avrupalı komutanın elindeki Kuranı askerlere göstererek söylediği şu sözler düşüyor aklıma:

"Eğer biz Türkleri yenmek ve emrimiz altına almak istiyorsak ya Kuranı ortadan kaldıracağız ya da bu milleti Kurandan soğutacağız.Kuranı ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre o zaman bunları Kurandan soğutacağız."

İşte sevgili dostlar bu sözler Avrupalının bu millete (Türk Milletine)karşı sahip olduğu düşünceleri anlamaya yetmektedir.İdeallerine de adım adım ulaşmaktadırlar da.İşte bu yüzden genci yaşlısı ile bu millet bir kez daha gaflet uykusundan uyanmalıdır.Avrupalının bu düşmanca tavırlarını bertaraf etmelidir.Hz. peygamberi kendi vatanında garip bırakmamalıdır.Kuran sahipsiz kalmamalı ezanlar bu vatanın üzerinde hiç dinmemelidir.Bizleri biz yapan bayrak, toprak, din,mabed, ezan bir kez daha bir bütün olmalıdır.Bizi bize düşman eden sözde dost gözükenlerin emelleri Çanakkale de,Sakarya da olduğu gibi bir kez daha bozulmalıdır.Bu millete Kurtuluş hediyesi sunan ruh da budur.



Not:Sayın Durağan Müftümüzün Bostanderesi Camiisi İmam Hatipi sorununa bir çözüm üretmesini arz ediyorum.Müftümüzün bu konudaki açıklamalarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Saygılarımla...

Durmuş ÇELİKTEN

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
 

<- Geri  1 ...  12  13  14 15  16  17  18  19 Devam -> 
 
  Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!

www.bostanderesimahallesi57.tr.ggwww.bostanderesimahallesi57.tr.gg

 
 
KARADENİZ'İN YENİ DOĞAN GÜNEŞİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol