BOSTANDERESİ MAHALLESİ
  HABERLER
 
LÜTFEN HABERİN ALTINA YORUM YAZMAYI UNUTMAYIN.
DURAĞAN İÇİMDE KANAYAN BİR YARADIR.
admin tarih 25.05.2013, 11:00 (UTC)
 DURAĞAN İÇİMDE KANAYAN BİR YARADIR.

Bazı şehirler vardır sahibine mutluluk ve heyecan verir. Adı anıldığında büyük bir gururla” işte, benim memleketim, ben de oradanım” diyebilmek için koşar adım öne atılmak istersiniz. İstanbul, Londra, Paris, New York böyledir. Türk edebiyatının önemli simalarından olan büyük şair Yahya Kemal Beyatlı, Üsküdar için şu dizelerini dile getirir:
“Üsküdar, bir ulu rüyayı görenler şehri!
Seni gıpta ile hatırlar vatanın her şehri.”
Yine aynı şekilde ünlü Fransız düşünürü Montaigne de Paris için şunları yazar:
“Beni Fransız yapan yalnızca bu büyük şehirdir; halkıyla büyük, dünyadaki yeriyle büyük, hele türlü türlü rahatlıklarıyla büyük ve eşsiz olan, Fransa’nın onuru ve dünyanın en soylu mücevherlerinden biridir.”
Bazı şehirler de vardır ki, oranın bir ferdi olmaktan gurur duyarsınız; fakat buruk bir sevinçtir sizinkisi. Biri gelip de” arkadaş, sen memleketinle övünüp duruyorsun da neyiniz var hele bir anlatıver.” dese kaç tane özelliğinizi sayabilirsiniz? Her yıl göçe kurban ettiğiniz onca insanınızı mı, yoksa kahvehane köşelerinde vakit öldüren insanınızı mı? Benim Durağan’ım işte böyle bir şehir görünümü arz ediyor. Gurbette bulunduğum zamanlarda da, memlekette bulunduğum zamanlarda da hep içimde kanayan bir yara oldu Durağan. Bu yazımı altı özellik adı altında açıklamak istiyorum:
“Yokluğun adıdır Durağan.” Bir kadın vardı bizim köyde, iki de okuyan evladı. Kocası da İstanbul’da çay-şeker parasını kazanmaktan öteye geçemezdi. Bu zavallı kadının elinde avucunda tek metelik yoktu. Çocukların tatile her gelişinde kara kara düşünür, uykuları bölünürdü. Ne yapmalıydı ki çocuklarına harçlık bulabilsindi. Kimseye bir şey söylemeden kapı kapı dolaşır, borç isterdi. Ne hikmetse 50-100 lira ne bir salak(sayıca çok olmayı ifade eder) koyunu olanda ne de İstanbul’da üç- beş katlı apartmanı olan da bulunurdu. Ancak altmış beş yaş aylığı alan yaşlı bir ihtiyarda bulunabilirdi bu para. Her defasında aynı şey yaşanırdı; borç verilmezdi ona verdiğimizi alamayız belki, diye. Halbuki hiç duyulmamıştı onun borcunun altında kaldığı. Hem batsa ne olurdu elli lira, yüz lira. Olmazdı, olmazdı; çünkü onlar üç-beş kuruşun adamıydı! Diyorum ya kardeşlerim, Durağan, içimde kanayan bir yaradır.

“Bir telefon ötede; ama kilometrelerce uzakta olan bir ailenin özlemidir Durağan.” Hayatımın yarısından fazlası gurbette geçti ve geçmeye de devam ediyor. İlkokul beşinci sınıfa kadar bile gurbette yaşadım desem çoğunuz “Öyle bir şey olur mu?” diyeceksiniz belki de. Ama bu ne yazık ki doğru. Neyse bu uzun bir hikaye, ben asıl konumuza döneyim. Bayramlarda memleketine giden herkes, gelişiyle sevince boğduğu ailesini gidişiyle de nasıl bir duruma soktuğunu gözlemlemiştir. Gözlerinizi gözlerinizden kaçıran, duygu sazının tellerine dokunmaktan olabildiğince kaçınan; ancak arabaya binip arkanıza baktığınızda köşe başlarının tutulmuş, duygu sazını tellerine dokunulmuş olduğunu görürsünüz. Bir telefon ötede her gün arayıp sormanıza rağmen bir şeyler eksik kalır hep. Sevdiğin insana dokunamazsın mesela, sıcaklığını veremezsin, içinizde fokur fokur kaynayan özleminizi, bir semaver etrafında halka kurmuş ailenizle buluşturamazsınız.
“Kapısına kilit vurmuş bir ailenin arkasında bıraktığı bir-iki eldir Durağan.” Durağan, maalesef göçe kurban ettiğimiz insanların hatıralarıyla dolu. Her gün evinin penceresinde görmeye alışık olduğum Dursun Amca’nın evinin penceresine koca bir perde çekilmiş ve sabah bakarım açılmaz; gece, ışığı yanmaz, evinin önündeki tavuklar erken tünemiş, horozu ötmez. Ve yirmi hanelik köyde bir avuç el kalmış, onların da gitmesi sanırım uzun sürmez. Belki de onların arkasından el sallayacak el bile kalmayacak. Birkaç kedi ile köpek ağıt yakacak arkalarından; hiç açılmayacak kapılara bakacaklar, ümitleri kalmayınca da onlar da sahipleri gibi terk edecekler memleketlerini .
“Kahvehane köşelerinde ömür tüketenlerin adıdır Durağan.” Buraya kadar olan bölümlerde genel olarak Durağan’ın köylerini anlattım. Bu bölümde ise Durağan /Merkez’den bahsetmek istiyorum. Eğer bir şehirde sabahtan akşama kadar kahvehanede oturan insan sayısı ne kadar fazla ise ve mantar gibi her köşe başında kahvehane açılıyorsa o şehrin geleceğinden şüpheye düşmek gerekir. Ne acıdır ki Durağan böyle bir şehir haline geldi. Önceleri bir kişiyi aradığınızda size ya evini gösterirlerdi ya da iş yerini. Hâlbuki durum bugün hiç de öyle değildir. Aradığınız kişiyi bulmak için size, en çok vakit geçirdiği kahvehaneyi gösteriyorlar. Düşünsenize nerden nereye gelmişiz. Kaymakamlık kapısına iki büklüm olmuş bir vaziyette giren ve gerçekten muhtaç olan, elinden bir şey gelmeyen vatandaşlar giderken; bugün bir paket makarna, çay, şeker için memurlarla kavga eden bir duruma geldik. Daha neler neler, say say bitmez. Üretici bir toplum; hazır yiyen bir toplum haline geldi. Yanı başımızdaki Boyabat her alanda sıçrama yaparken; biz inadına aksini yapıyoruz.
“Uzaklardan, çırpınışına tanık olduğum şehirdir Durağan.” Değerli kardeşlerim, Durağan’ın köylerini de Durağan merkezi de yakinen tanıyan ve takip eden bir Durağanlıyım. İstanbul gibi büyük bir şehirde birçok gelişme ve değişmeye tanık oluyorum. Bir buradaki insanların mücadelesine, azmine bakıyorum, bir de dönüp Durağan’a bakıyorum. O zaman çıldırmamak için kendimi zor tutuyorum. Yerinde sürekli sayan hatta gerilere doğru yol almış bir Durağan var karşımda. Tevfik Fikret eğer bugün yaşamış olsaydı “Gayya-yı Vücud” şiirini Durağan’a ithaf ederdi!
“Her şeyi bütün çıplaklığıyla görüp de hiçbir şey yapamamanın adıdır Durağan.” Aslında Durağan’ın bütün hastalıkları belli, ayrıca bir teşhis için uzun soluklu bir çalışmaya gerek yok. Burada bunları tek tek yazmayacağım; amacım sadece bu konuya dikkatinizi çekmek. Peki hastalığı teşhis edilmiş bir hastaya tıbbi müdahalede bulunulamaz mı? Eğer bu alanda tedavisi mümkünse niye olmasın. Durağan’ın hastalığı da tedavisi de mümkün; yeter ki biz bu konu da üzerimize düşeni yapalım. Ne zaman ki yöneticiler görevini, yönetilenler işini yaparsa; çalışma çağında olanlar kahvehaneye değil de çalışmaya giderse; öğrenciler okula, kütüphaneye; sermaye sahipleri-ilçede ve diğer şehirlerdeki- yatırım yaptığında inanın Durağan, üstündeki bütün sis bulutlarını dağıtacak ve ihtişamlı halini alacaktır. Ancak, adı üstünde “Durağan” ; “dur, demişler, o da durmuş; Allah’ın terk ettiği yeri ben ihya edemem.”dersek ve Allah’ın bize verdiği cüz-i iradeyi bu iş için kullanmazsak Durağan adı sadece anılarımızda küçük bir anı olarak kalır. Durağan’ı içimizdeki bir yara olmaktan çıkarmak istiyorsak her Durağanlı üzerine düşeni yapmalı.
Bazen görmek istediklerimizle gerçekte gördüklerimiz arasında bir tezatlık vardır. Önemli olan bu tezatlığı makul ölçüde birleştirmek ve aradaki uçurumu kapamak için mücadelede bulunmaktır. Yukarıda verdiğim örnek ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere “Gurbette Durağanlı Olmak” kolay bir durum değil. Yazdıklarımın pek iç açıcı olmadığının farkındayım. Herkesin hoşuna gidecek, gönül rahatlığı ile okuyacağı bir yazı değil maalesef. Fakat gerçekleri de görmezden gelemezdim. İçimdeki Durağan’ı; acısıyla, tatlısıyla anlatmak istedim. Durağanlı olmak bir gurur ve övünç kaynağı ise; Durağan’ın acılarını, hastalıklarını görmek ve bu konuda kafa yormak da aynı ölçüde önemli ve bir o kadar da elzemdir. Korkulması gereken hiçbir şey yapamamak, böyle bir teşebbüste bulunabilecek güç ve kudreti kendinde bulamamaktır. Yoksa bugün makûs talihine boyun eğmiş olmak geleceğin de öyle olacağı anlamına gelmez. Tanzimat devri karanlığına meydan okumuş, devrinin ümitsizlik ortamına meşale yakarak ışık olmuş büyük şair Namık Kemal’in şu beyti sanırım bendeki Durağan’ı çok daha iyi tasvir ediyor:
“Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma,
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten.”
Devrine ve geleceğe ışık tutmuş şairin Durağan’ımıza da meşale tutması temennisiyle yazımı noktalıyorum.

FAHRİ ÇELİKTEN
MARMARA ÜNİVERSİTESİ-ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİ-İST/KADIKÖY
 

ÖDÜLLÜ MAKALE YARIŞMASI BİRİNCİSİ BELLİ OLDU
admin tarih 25.05.2013, 10:58 (UTC)
 ÖDÜLLÜ MAKALE YARIŞMASI BİRİNCİSİ BELLİ OLDU

DUYDER ,GÖKIRMAK ETÜT EĞİTİM MERKEZİ ve www.bostanderesimahallesi57.tr.gg , www.duragan.com siteleri işbirliği ile “Gurbette Durağanlı Olmak” Konulu makale yarışması 11 Nisan 2013 -17 Mayıs 2013 tarihleri arasında yapıldı ve jüri üyelerinin incelemeleri doğrultusunda yarışma birincisi belli oldu.

Emirtolu Köyü Bostanderesi Mahallesi sakinlerinden Fahri ÇELİKTEN'in "Durağan İçimde Kanayan Bir Yaradır." başlıklı yazısı birinci olmuştur.
Peki Fahri ÇELİKTEN kimdir?

Emirtolu Köyü Bostanderesi Mahallesi'nden bir hemşehrimizdir.İstanbul Marmara ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği üçüncü sınıf öğrencisi ve aynı zaman da sitemiz köşe yazarıdır.

Yarışma birincisi ÇELİKTEN'e ödülü olan tablet bilgisayar kendisine verilecektir.

Fahri ÇELİKTEN'i tebrik eder başarılarının artarak devam etmesini temenni ederiz.



 

BOSTANDERESİ BOLLUK AŞI FOTOĞRAFLARI...
ADMİN tarih 06.05.2013, 19:50 (UTC)
 BOSTANDERESİ BOLLUK AŞI FOTOĞRAFLARI...
28 Nisan 2013 Pazar günü yapılmış olan Bostanderesi Mahallesi Bolluk Aşı etkinliğine ait fotoğrafları siz ziyaretçilerimizle paylaşıyoruz.

Programın hazırlanmasında emeği geçen mahalle sakinlerine ve uzaktan yakından bu programa katılan değerli misafirlerimize teşekkür eder, böyle güzel geleneklerin devam ettirilmesini temenni ederiz.
 

Bostanderesi'nden Bolluk Aşına Davet...
admin tarih 27.04.2013, 05:19 (UTC)
 28 Nisan 2013 Pazar günü Emirtolu Köyü Bostanderesi mahallesimizde büyük bir Bolluk bayramı merasimi düzenlenecektir.

Mahallemiz azası sayın Faruk Çelikkol; gurbetteki Bostandereli hemşehrilerimizi,komşu köylermizdeki çok değerli dostlarımızı ve tüm Durağan halkını bu merasime davet etmektedir.Yine Çelikkolun verdiği bilgilere göre bu merasim için 5 tane küçükbaş hayvan kesileceği bildirildi.

Bizde Sayın azamız Faruk Çelikkol ve tüm Bostanderesi sakinlerimizi böyle güzel bir merasim düzenledikleri için teşekkür eder ve çok değerli hemşehrilerimizi bu merasime iştirak etmelerini beklediğimizi hatırlatmak isteriz.
Dostluk ve kardeşlik için böyle güzel günlere hep ihtiyacımız vardır.Kültürel değerlerimiz genç nesillere aktarılmalıdır.Bunun yolu da işte bu güzel merasimlerle gerçekleşecektir.Bizler eğer bir araya gelmeyi başarabilir ve kültürümüzü yaşatmayı becerirsek bu vatan, bu bayrak, bu millet bu vatanın düşmanlarına inat sonsuza dek yaşayacaktır.

Şimdiden tüm hemşehrilerimize teşekkür eder bu anlamlı merasime iştiraklarını bekleriz.
 

Yeni Köşe Yazarlarımız Sizlerle Birlikte Olacak...
admin tarih 13.04.2013, 08:56 (UTC)
 Yeni Köşe Yazarlarımız Sizlerle Birlikte Olacak...
Sitemiz kurucusu Durmuş ÇELİKTEN'in yoğun gayretleri sonucu sitemize yeni köşe yazarları katılmıştır.Bunlar:



Adem GİYİCİ Ahmet KARABIYIK Fahri ÇELİKTEN İnal KARAKOÇ


Bizler de www.bostanderesimahalles57.tr.gg ailesi olarak yeni köşe yazarlarımıza aramıza hoş geldiniz diyoruz.
 

“Gurbette Durağanlı Olmak”
admin tarih 13.04.2013, 08:30 (UTC)
 “Gurbette Durağanlı Olmak”

DUYDER ,GÖKIRMAK ETÜT EĞİTİM MERKEZİ ve www.bostanderesimahallesi57.tr.gg, www.duragan.com.tr siteleri işbirliği ile “Gurbette Durağanlı Olmak” Konulu makale yarışması 11 Nisan 2013 -17 Mayıs 2013 tarihleri arasında yapılacaktır.Tüm Durağanlı hemşehrilerimizin duygu ve düşüncelerini ifade eden yazılarını, ad, soyad ve adresleriyle birlikte yesilduragan@hotmail.com adresine ulaştırmaları durumunda yarışmaya katılmaya hak kazanacaklardır.

Bu yarışmayı düzenlemedeki amacımız Durağan’dan çok Durağan dışında yaşayan kardeşlerimizin gurbetle ilgili duygu, düşüncelerine tanıklık etmek ve bir nebze de olsa duygularını ifade etmelerine ortam oluşturup memleket özlemlerine tercüman olmaktır.

Durağan’ın bugün ki nüfusunun kat be kat fazlasının başka illerde yaşadığını düşündüğümüzde siz hemşehrilerimizin de bu yarışmanın ne kadar gerekli olduğu konusunda bizlere hak vereceğinizden kuşkumuz yoktur.

Örneğin sadece Tekirdağ Çorlu ilçesinde yaşayan Durağanlı sayısı 40 binin üzerindedir. Ancak Durağan’ın bu gün ki nüfusu maalesef 7900 ile sınırlı kalmıştır. Tüm bu veriler göz önünde bulundurulduğunda Durağan dışında yaşayan hemşehrilerimizin memleket özlemlerinin ayyuka çıktığını tahmin etmek hiç de zor değildir.

Bizlerde bu noktadan hareketle hemşehrilerimizin memleket dışında yaşamalarının avantaj ve dezavantajlarının neler olduğunu öğrenmek ve bu bağlamda gurbetin hemşehrilerimizin duygu ve düşüncelerine yansımasını gözler önüne sermek istedik.

Sitemize gönderilen yazılar her hafta jüri üyelerimiz tarafından değerlendirilip haftanın makalesi belirlenecektir. Son hafta ise hafta birincisi olan makaleler arasında değerlendirme yapılıp yarışma birincisi tespit edilecek ve sitemizden bu makale ve yazarı duyurulacaktır.

Not:Yarışma birincisine Tablet Bilgisayar hediye edilecektir.ikinci ve üçüncülere ise çeşitli hediyeler verilecektir.

Siz hemşehrilerimizin yazılarını merak ve ilgiyle bekliyoruz.

Jüri Üyelerimiz

Durmuş ÇELİKTEN
Adem KAYA
Ayhan TAŞTAN
İnan KARAKOÇ
Ahmet KARABIYIK
Ahmet DOĞRU
Ahmet Fatih YILMAZ
Ramazan KAPLAN
 

<- Geri  1  2  3  4  5  6  7  8 ... 19Devam -> 
 
  Bugün 5 ziyaretçikişi burdaydı!

www.bostanderesimahallesi57.tr.ggwww.bostanderesimahallesi57.tr.gg

 
 
KARADENİZ'İN YENİ DOĞAN GÜNEŞİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol